...:::FoRuM Smart-X:::...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

bilgisayar, internet, msn
 
AnasayfaPortail*Latest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 ÜLKELER COĞRAFYASI

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
RootAdmin
RootAdmin
Admin


Mesaj Sayısı : 448
Lakap : _ReiS_
Kayıt tarihi : 13/01/08

ÜLKELER COĞRAFYASI Empty
MesajKonu: ÜLKELER COĞRAFYASI   ÜLKELER COĞRAFYASI Icon_minitimeC.tesi Şub. 09, 2008 12:33 pm

ÜLKELER COĞRAFYASI
TÜRKİYE’NİN EKONOMİK, SİYASİ VE KÜLTÜREL
İLİŞKİDE BULUNDUĞU
KOMŞU ÜLKELER
TÜRKİYE’NİN EKONOMİK, SİYASİ VE KÜLTÜREL
İLİŞKİDE BULUNDUĞU
KOMŞU ÜLKELER
Dünya’da ve bulunduğu bölgede önemli bir ülke olan Türkiye,
komşularıyla ekonomik, siyasal ve kültürel yönden köklü ilişkilere
sahiptir. Bu ilişkilerin kökleri tarihin derinliklerine kadar
uzanır.Çünkü doğu ve güney komşularının bir kısmıyla asırlardır aynı
devletin çatısı altında bulunmanın kazandırdığı bazı ortak kültürel
paydalar olmuştur.Farklı kültürlere sahip olmalarına rağmen Batı
komşuları da (Yunanistan ve diğer Balkan ülkeleri) asırlarca aynı
devlet sınırları içinde bulunmuştur. Kuzey komşumuz (Eski adı SSCB)
olan Rusya Federasyonu ile de tarih boyunca genellikle savaşma ve
çatışma içinde geçen ilişkilerimiz olmustur.Yukarıdaki genel
açıklamalar doğrultusunda komşularımızdan Suriye, Irak, İran,
Yunanistan ve Rusya Federasyonu hakkında genel coğrafi bilgiler
verildikten sonra bu ülkelerle olan güncel ilişkiler, siyasi coğrafya
açısından ele alınacaktır.
SURİYE
Güneydoğu komşumuz olan Suriye, en uzun kara sınırımızın olduğu
devlettir. Kuzeyde Türkiye,doğuda Irak, güneyde Ürdün, batısında İsrail
ve Lübnan ile çevrilidir.185.180 km2 lik yüzölçümüne sahip olan
Suriye’nin nüfusu 15 milyonu aşmaktadır. Başkenti Şam, önemli kentleri
ise; Halep. Hama, Humus ve Laskiyedir.
Ülke, genelde eski kütlelerin hakim olduğu tepeler ve platolarla
kaplıdır.Batı kesiminde Akdeniz kıyısı boyunca uzanan Ensariye
dağlarında yükselti, 1000m.’yi bulmaktadır.Bu dağların doğusunda
Kahraman Maraş’tan başlayıp Amik ovası ile devam eden, içinden Asi
ırmağının geçtiği derin bir çöküntü alanı uzanır. Ülkenin en yüksek
kesimi, Lübnan’la sınırını oluşturan Anti-Lübnan Dağlarıdır.Bu dağların
doğu kesimindeki toprakların büyük bir bölümü plato halindedir.
İklimi, Akdeniz iklimi ile kurak iklim karakterleri arasında bir
geçiş özelliği gösterir. Kıyılarda Akdeniz iklimi egemendir. Burada
yağışlar biraz daha fazla, sıcaklık daha yüksektir. İçerlere gidildikçe
iklim, karasallık özelliği kazanır. Yağışların çok az düştüğü iç kesim
genellikle çöl veye yarı çöl durumundadır. Ülkenin doğal bitki örtüsünü
makiler, bozkırlar ve çöller oluşturur. Ülkenin en önemli akarsuyu,
kaynaklarını tamamen Türkiye’den alan Fırat’tır. Fırat, bu ülke için
hayat kaynağıdır. Bu akarsu üzerinde çok sayıda barajlar ve sulama
projeleri planlanmış ve bunlar önemli ölçüde gerçekleştirilmiştir.
Lübnan’dan doğan ve Suriye’den geçerek Türkiye topraklarından denize
ulaşan Asi ırmağı da ülke için önemlidir.
Suriye, çok eski bir yerleşim alanıdır. Bu topraklara, 7. Yüzyılın
ikinci yarısında, Müslüman Araplar hakim oluştur. Suriye, 1516 yılında
Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı tooraklarına katılmış ve 1918’e
kadar Türk hakimiyetinde kalmıştır. Ülke, 1918-1941 Fransızların
yılları arasında ise yönetiminde kalmıştır. 1941 yılında da
bağımsızlığına kavuşmuştur. Yönetimin adı Cumhuriyet olmasına rağmen,
uzun yıllar tek parti (BAAS partisi) tarafından yönetilmiştir. Hafız
Esad’ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu, demokratikleşme konusunda
bazı adımlar atmıştır.
Suriye, toprak yapısı, iklimi ve tarihi gelişimi ile ekonomik
kaynakları sınırlı olan bir Orta Doğu Ülkesidir. Topraklarının
yarısından fazlası ziraii faailyetler ve hayvancılığa elverişli
olmasına rağmen, su büyük problemdir. Bu bakımdan ürün yetiştirilen
alanlar sınırlıdır. Ülkenin başlıca tarım alanları Fırat ve Asi
ırmaklarının vadi boyları ile Akdeniz kıyılarıdır. Bu alanlarda en
yaygın yetiştirilen ürünler buğday ve arpadır. Ayrıca pamuk üretimi
önem kazanmıştır. Diğer tarım ürünleri; tahıl, tütün, şekerpancarı,
üzüm ve zeytindir. Akdeniz’e kıyısı olmasına rağmen balıkçılık
Suriye’de gelişmemiştir. Küçükbaş hayvancılık ise; ülkenin doğusundaki
kırsal kesimde yapılmaktadır.
Yeraltı kaynakları bakımından fakir olan ülkede, petrol
çıkarılmaktadır. Humus’un doğusunda çıkarılan fosfat, ülkenin önemli
yeraltı kaynağıdır.
Sanayi; hammadde, enerji, sermaye ve yetişmiş iş gücünün azlığı
nedeniyle pek gelişmemiştir. Ülkede; besin maddelleri üretimi, çimento,
pamuklu ve yünlü dokuma, cam, deri gibi sanayi kuruluşları özellikle
önemli şehirlerin etrafında toplanmıştır. Ülkenin gelişmiş bir kara ve
demiryolu şebekesi vardır. Deniz ulaşımında Akdeniz kıyısındaki başlıca
limanları Lazkiye, Tartus ve Banyas’ın önemli bir yeri vardır. Şam’da
Orta Doğu’nun en önemli hava limanlarından biri bulunur.
Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkiler yeteri kadar gelişememiştir.
Bunun sorumlusu da Suriye’dir. İki ülke arasında, Suriye tarafından
haksız ve düşmanca tavırlar sonucu yaratılan önemli yapay sorunlar
bulunmaktadır. Bunlar:
1.Su Sorunu
2.Hatay Sorunu
3.Terör Sorunu
Bu üç sorunda tek taraflı olarak Suriye tarafından yaratılmıştır.
Bunlardan su sorunu, GAP ile daha da tırmandırılmıştır. Gap’ın
tamamlanmasıyla Suriye, Türkiye’nin Irak ve Suriye’ye yeterli suyu
göndermeyeceğini ileri sürmektedir. Bu gerekçeyle Arap ülkelerini zaman
zaman harekete geçirmekte, Arap milliyetçiliğini de kullanarak Türkiye
aleyhine bazı yaptırımlar uygulanmasına çaba göstermektedir. Suriye’nin
bu çabalarının altında, yeterli suyu alamamasının ötesinde, Türkiye’nin
güçlenmekte olduğundan duyduğu rahatsızlık yatmaktadır. Bu rahatsızlık,
Suriye yöneticilerinden olduğu kadar, Türkiye’nin kalkınarak bölgede
daha etkili bir güç olmasını istemeyen Batılı dostlarımızın
kışkırtmalarından kaynaklanmaktadır.
Fırat ve Dicle ırmaklarının su toplama alanları Türkiye’dedir. Kendi
topraklarına düşen ve ülke topraklarında erozyona neden olan yağmur
sularıyla beslenen ırmakların suyundan yararlanmak, Türkiye’nin en
doğal hakkıdır. Ayrıca bu ırmaklardan yeteri kadar su Irak ve Surıye’ye
gönderilmektedir.
Hatay Sorunu, 1939’da kent meclisinin almış olduğu karar gereğince
Türkiye ile birleşmesi, yani Anavatan’a kavuşmasıyla son bulmuştur.
Ancak Suriye, bu konuyu canlı tutarak Türkiye ile sorun yaratma
politikasına devam etmektedir.
Terör Sorunu da iki ülke arasında özellikle yakın geçmişte çok ciddi
boyutlara ulaşmıştır. Türkiye’nin toprak bütünlüğüne göz diken, bebek,
kadın, yaşlı demeden ülkenin insanlarını katleden Terör örgütüne
topraklarında yer veren ve onlara devlet desteği sağlayan Suriye, iki
ülke arasındaki ilişkileri kopma noktasına getirmiştir. Türkiye’nin
baskısı sonucu Terör örgütünün başını sınır dışı etmek zorunda
kaldıktan sonra, barışçı ilişkiler içinde olacağını bildiren Suriye’nin
nasıl bir yol izleyeceği zaman içinde netleşecektir. Terörü
desteklemeyi bir devlet politikası haline getiren ve Orta Doğu’da
önemli bir çiban başı olan Suriye, ABD ve diğer uluslar arası örgütler
tarafından da terör destekçisi olarak ilan edilmiş durumdadır. Terör
konusunda Türkiye’ye vermiş olduğu sözünde ne kadar samimi olduğu ve
sözünü tutup tutmayacağı ülkemiz tarafından ciddiyetle takip
edilmektedir.
Görüldüğü üzere, Suriye ile aramızda bulunan sorunların tamamı,
Suriye tarafından, haksız ve düşmanca bir politikanin ürünü olarak
yaratılmış yapay sorunlardır.
IRAN
Doğu komşumuz olan İran, hem nüfus (60 milyondan fazla) hem de
yü-zölçüm (1.648.000 km2) bakımından komşularımızın en büyüğüdür.
Ülkenin başkenti Tahran, önemli kentleriyse; Tebriz, Isfahan ve
Şiraz’dır. Ülke, islâm Cumhuriyeti adı verilen bir sistemle dinî
esaslar temel alınarak yönetilmektedir.
Hazar gölü, Basra Körfezi ve Umman denizi arasında yer alır. Batıda,
Türkiye ve Irak; Kuzeyde Nahcivan, Ermenistan, Azerbaycan ve
Türkmenistan; doğuda Afganistan ve Pakistan ile komşudur. Orta Doğu’da
Suudî Arabistan’dan sonra genişlik bakımından ikinci büyük ülkedir.
İran’ın kuzey ve güneyi ile batısı, yüksek dağlarla çevrilidir.
Hazar gölü kıyısında Elburzlar, batı ve güneyde ise Zağroslar uzanır.
Bu dağlar, Alp kıvrım sisteminin parçasıdır. Kuzeydoğu İran’daki Kopet
dağları ile batıda, kuzey-güney doğrultusunda uzanan Khuzistan dağları
diğer önemli engebelerdir. İran’ın büyük bir bölümünü; kurak, çıplak,
ve aşınmış bir kütle olan İran platosu oluşturur. Kuzeyden ve doğudan
dağ sıralarıyla çevrili olan bu platonun kuzeyinde Deşt-i Kebir,
güneyinde Deşt-i Lût çölleri yer alır. Çöller, ülke yüz ölçümünün üçte
birine yakın bölümünü kaplar.
İran, sık sık şiddetli depremlerin görüldüğü bir kuşak üzerinde yer
almaktadır. Ülke, akarsu bakımından zengin değildir. İki önemli
akarsuyundan biri, güneyde Şat-ül Arap’a karışan ve Zağrosları kesen
Karun nehri, diğeri ise kuzeyde Elburzları yararak Hazar gölüne dökülen
Kızıluzun’dur. Ayrıca ülkenin kuzeybatısında geniş bir çöküntü
havzasına yerleşmiş Urmiye gölü, İran’daki pek çok sayıdaki göllerin en
büyüğüdür.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://smart-x.yetkin-forum.com
Admin
RootAdmin
RootAdmin
Admin


Mesaj Sayısı : 448
Lakap : _ReiS_
Kayıt tarihi : 13/01/08

ÜLKELER COĞRAFYASI Empty
MesajKonu: Geri: ÜLKELER COĞRAFYASI   ÜLKELER COĞRAFYASI Icon_minitimeC.tesi Şub. 09, 2008 12:33 pm

İran’da genel olarak sert bir karasal iklim görülür. Kış aylarında
ülkede, soğuk Sibirya yüksek basıncı etkilidir. Yaz aylarında ise
ülkenin güneyinde dünyanın en alçak basınç merkezlerinden biri oluşur.
Platoda, yazlar kurak ve sıcak, kışlar ise soğuk geçer. Burada yıllık
yağış tutarları çok düşüktür.
İran toprakları, yaklaşık 10 bin yılı bulan bir yerleşim alanı olma
özelliğine sahiptir. Bu topraklar üzerinde daha ilk çağlarda güçlü bir
imparatorluk kurulmuştur. Asırlar boyunca çeşitli İmparatorluk ve
devletlerin baskılarına karşı koymuş bir devlet olarak ayakta
kalabilmiştir. Yirminci yüzyılın başlarında, yarım yüzyıl kadar şahlık
ile idare edildi. 1979′da İslâm Cumhuriyeti’ne dönüştürüldü. 1980′de
komşusu Irak ile olan savaş, sekiz yıl sürmüş ve bu savaşta her iki
ülke de büyük yıkıma uğramıştır.
Nüfusun yarısından çoğu başkent Tahran ile önemli kentler olan
Tebriz, Şiraz, İsfahan, Ah-vaz, Kirmanşah, Abadan ve Meşhet’te yaşar.
Nüfusunun büyük bölümü Fars kökenlilerden oluşmaktadır. Azeri ve
Türkmenler de ülke nüfusunun dörtte birini oluşturmaktadır. Oldukça
genç bir nüfusa sahip olan İran’da, nüfus artış hızı da oldukça
yüksektir.
İran’ın ekonomisi petrol’e dayanır. Ülkede zengin petrol ve
doğal-gaz yatakları vardır. Çıkarılan petrol, Basra Körfezi kıyısındaki
Abadan’da arıtılarak ihraç edilir. Abadan’dan başka Şiraz, Isfahan ve
Tebriz’de petrol rafinerileri vardır, iran’daki petrol üretimi, ülke
yöneticilerinin yaptırdığı hesaplamalara göre 20 yıl sonra ancak kendi
ihtiyacını karşılayabilecek düzeye inecektir. Çünkü yataklardaki rezerv
hızla azalmaktadır. Petrolün bitmesiyle, sanayisi gelişmemiş olan bu
ülkeyi zor günler beklemektedir.
Iran’ın el dokuma halıları dünyaca ünlüdür. Türkiye-Iran sınırı
l639′da Kasr-ı Şirin Antlaşmasıyla çizilmiş ve bugüne kadar
değişmemiştir.
Iki ülke arasındaki ticarî ilişkiler son yıllarda artış
göstermiştir. Iran Türkiye’ye ham petrol, deri, bakır, turfanda kavun
ve karpuz satmakta Türkiye’den plâstik eşyalar, demir-çelik ürünleri,
şeker, yağ ve çeşitli makineler almaktadır.
Türkiye ile Iran arasındaki siyasal ve kültürel ilişkiler yeteri
kadar gelişmemiştir. Bunda da iran’ın kendine özgü Islâmî esaslara
dayalı siyasal rejimini ihraç etme girişimlerinin önemli payı olmuştur.
Ayrıca bu ülkenin Türkiye aleyhine faaliyet gösteren bölücü terör
örgütlerini topraklarında barındırması ve onları desteklemesi de
ilişkilerin gelişmemesinde önemli rol oynamıştır. Iran, Türkiye’ye
karşı her plâtformda ve her zaman düşmanca politikalar izleyen
Yunanistan ile de çeşitli konularda zaman zaman ittifaklar yaparak,
Türkiye’ye karşı dostça olmayan davranışlar sergilemektedir.
Halkın demokratik ve çağdaş yaşam için verdiği mücadeleler son
seçimlerde sonuç vermiş ve ülkede bu konularda olumlu gelişmeler
olmuştur.
Hayvancılığın ülke ekonomisinde önemli yeri vardır. Ülkede yaşayan
çok sayıdaki göçebe grupların başlıca geçim kaynağı, küçükbaş hayvan
yetiştiriciliğidir. Hazar gölü, Basra Körfezi, Umman denizi kıyılarında
balıkçılık, önemli bir gelir kaynağıdır. Hazar gölü kıyılarında mersin
balığından elde edilen havyar, dünyaca ünlüdür.
İran’da gelişmiş sanayi kolları; petrole dayalıdır. Abadan, Şiraz,
İsfahan ve Tebriz, petrol rafinerileri ve petro-kimya tesislerinin
bulunduğu başlıca merkezlerdir. Diğer sanayi kuruluşları, dokuma, gıda,
çimento, cam ve ulaşım araçları üretimine dayalıdır. Ayrıca ülkede el
sanatları (özellikle gümüş ve bakır işlemeciliği), ipekli dokuma,
halıcılık gelişmiştir. Ülke ihracatında önemli yer tutan ham petrol ve
petrol ürünleri kadar halı ve ipekli dokuma da ön plândadır. Tebriz,
İsfahan ve Kirmanşah başlıca halı üretim merkezleridir.
Ülkedeki ulaşım ağı, yüz ölçüme göre yeterli değildir. Hazar
gölünden başlayıp Tahran’dan geçen ve oradan Basra Körfezi’ne inen ana
yol, çok önemlidir. Demir yollarında en önemli hat, başkent Tahran’ı
Hazar kıyılarına ve güneybatıda Abadan’a bağlayandır. İran’ın, Hazar
gölü ve Basra Körfezi kıyılarında önemli limanlan vardır.
İran, komşularımız içinde en fazla ticaret yaptığımız ülkelerdendir.
Türkiye, İran’a daha çok çeşitli gıda maddeleri, canlı hayvan,
demir-çelik ürünleri, kâğıt, iplik ve çeşitli makineler satmakta;
İran’dan ham petrol, bazı madenler ve ham deri almaktadır.
IRAK
Türkiye’nin Güneydoğusunda 438 317 km2 alan kaplayan İrak’ın nüfusu
20 milyon dolayındadır. Başkenti Bağdat olan ülkenin önemli şehirleri;
Basra, Kerkük Musul ve Erbil’dir.
Güneydoğu komşumuz olan Irak, Orta Doğu’da merkezî bir konuma
sahiptir. Doğudan İran, batıdan Suriye, Ürdün, Suudî Arabistan,
güneyden Kuveyt ve Basra Körfezi ile çevrilidir. Büyük bir bölümü az
yüksek düzlüklerden oluşan ülke, coğrafî bakımdan şu bölgelere ayrılır:
Mezopotamya düzlükleri, Kuzeydoğudaki dağlık alan, Batı ve güneybatıda
yer alan yan çöl alanları.
En verimli toprakları Fırat ve Dicle ırmakları boylarındadır. Bu iki
ırmak, İrak’ın hayat kaynağıdır. Ülke nüfusunun önemli bir kısmı da bu
iki ırmağın yakınlarında toplanmış durumdadır. Tarihî devirlerden beri
bu iki ırmak arasındaki verimli topraklar, Mezopotamya olarak bilinir
ve çeşitli medeniyetlerin doğuş alanı olmuştur.
Mezopotamya, kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan Dicle ve Fırat
ırmaklarının alüvyal dolgu alanıdır ve ülkenin yaklaşık yansını
oluşturur. Bu iki nehir, Basra Körfezi’ne 180 km kala birleşir ve
Şat-ül Arap adıyla körfeze dökülür. Şat-ül Arap’ın çevresi, bataklık
düzlükler halindedir. Bataklık sazları ve ağaçlarıyla kaplı olan bu
kesimde ulaşım, daha çok teknelerle yapılmaktadır.
Irak, sıcak ve kurak karasal iklimin etkisi altındadır. Düzlüklerde
yazlar çok sıcak geçer. Temmuz ve ağustos aylarında sıcaklıklar 46°C’ye
kadar çıkar. Yıllık yağış tutarları, güneybatıdan kuzeydoğuya doğru
artış gösterir. Yüksek dağlık kesimlerde 750-1000 mm’yi bulan yıllık
yağış, güneybatıya doğru azalarak 100 mm’ye kadar düşer. Kuzeydoğudaki
dağlık kesimde yazlar sıcak, kışlar soğuk geçer.
Ormanlar, ülke yüz ölçümünün çok küçük bir bölümünü kaplar. Ülke genelinde bozkırlar ve seyrek çalılıklar yaygındır.
İrak’ta bugün çeşitli etnik gruplara mensup 20 milyona yakın insan
yaşamaktadır. Nüfusun çoğunluğunu Araplar oluşturur. En önemli azınlık
2.5 milyon dolayındaki nüfusa sahip olan Türklerdir. Aynca ülkede 0.5
milyon dolayında hristiyan nüfus yaşamaktadır.
İrak’ta halkın büyük çoğunluğu, geçimini tarımdan sağlar.
Ekili-dikili alanların üçte birinde sulamalı tarım yapılır. Bu amaçla
Fırat ve Dicle üzerinde çok sayıda baraj yapılmıştır. Başlıca ürünleri;
hurma, çeltik ve pamuktur. Dünya hurma üretiminin %70′ini
gerçekleştirir. Baklagiller ve susam üretimi de yaygındır. Kuzey
kesiminde daha çok tahıl ve tütün üretilir.
Mera ve çayır alanlarının çok az yer kaplaması nedeniyle hayvancılık
pek gelişmemiştir. Gelişme yolunda olan ekonomisinde, petrolden elde
edilen gelirin büyük bir bölümünü, tarımı modernleştirmeye
harcamaktadır. Bunda başarılı olmuş, birim alandan yüksek verim elde
ederek bu yolla açıklarım kapatmıştır.
Ülke, yer altı kaynakları bakımından önde gelen petrol üreticileri
arasında yer alır. İrak’taki petrol havzaları kuzeydoğuda (Musul,
Kerkük) ve güneyde Basra Körfezi kıyısında olmak üzere başlıca iki
bölgededir. Dünya petrol rezervlerinin %10′una sahip olan ülke,
çıkarttığı petrolü dünyaya, doğu Akdeniz’deki limanlar ile ülkemizdeki
Kerkük-Yumurtalık boru hatları ve Basra Körfezi’ndeki istasyonlardan
ihraç eder. Körfez Savaşı sonrası, ambargo nedeniyle petrol boru
hatları, bir süre kapalı kalmış, daha sonra kısmen yeniden açılmıştır.
Ülkenin petrol dışındaki yer altı zenginlikleri arasında doğal gaz,
kükürt, fosfat ve tuz sayılabilir.
İrak’ta, petrol ve petrol ürünlerine dayalı olanlar dışında diğer
sanayi kollan pek gelişmemiştir. De-mir-çelik sanayii, ulaşım araçları,
çimento, gıda, tekstil sanayii kuruluşları son yıllarda önem
kazanmıştır. Ancak günümüzde bütün bu kuruluşlann büyük bölümü son
girişilen savaş sonrasında çalıştırılamaz hâle gelmiştir.
Körfez Savaşı öncesinde, ülkemizle Irak arasında çok canlı bir ticaret
vardı. İrak’a uygulanan ambargo nedeniyle bu ticaret büyük ölçüde
durmuştur. Türkiye, İrak’a çeşitli gıda maddeleri, konfeksiyon ve
demir-çelik ürünleri satmakta; bu ülkeden ham petrol satın almaktadır.
Irak, 1534 yılında Osmanlı yönetimine girmiş ve 1918 yılına kadar
aynı ülkenin bir parçası olarak kalmıştır. Kısa bir süre ingiltere’nin
etkisinde kalan Irak, 1932 yılında bağımsızlığına kavuşmuştur.
1980-1988 yılları arasında iran’la savaşan Irak, 1990 yılında da yine
bir başka komşusu olan Kuveyt-le savaşa girmiştir. Bu ülkeyi işgal ve
kendi topraklarına ilhak eden Irak, Birleşmiş Milletler desteğinde ABD
ve müttefiklerinin müdahalesiyle büyük bir yenilgiye uğramıştır. Büyük
kayıplar veren İrak’a uzun yıllar süren petrol dış satım yasağı
konmuştur. Ayrıca bu ülkeye ilâç dışında ticaret ambargosu konulmuştur.
Bu ağır yaptırımlar karşısında Irak, ekonomik ve siyasal alanda
önemli kayıplara uğramıştır. Bu arada Kerkük-Yumurtalık petrol boru
hattı da kapatılmıştır. Böylece komşumuz İrak’ın yapmış olduğu hata
yüzünden Türkiye de ekonomik kayıplara uğramış bulunmaktadır. Saldırgan
ve istilâcı tutumu nedeniyle savaşa neden olması ve savaştan yenik
çıkması üzerine Birleşmiş Milletler tarafından öne sürelen koşulları
yerine getirmekte isteksiz davranan Irak, ekonomik yönden her geçen gün
daha kötüye gitmektedir. İrak’ın bu durumundan Türkiye’de zarar
görmektedir. İrak’taki diktatörlük yönetiminin akıl dışı uygulama ve
politikalarının sona ermesi, hem ülke hem de bölge açısından olumlu
sonuçlar doğuracaktır.
Iran savaşı ve Kuveyt savaşı sonrasında ülkesindeki Kürt

vatandaşlarına karşı kimyasal silâh kullanarak imha politikası

uygulayan İrak’ın kuzey kesiminde özel bir bölge oluşturulmuştur. ABD

ve müttefikleri tarafından kabaca; 36. kuzey paralelinin kuzeyinde Irak

uçaklarına uçuş yasağı konulmuştur. Burada Irak devleti egemen durumda

değildir. Bu bölgede yaşayan Kürtlere özel bir politika uygulanmakta ve

İrak’a karşı korunmaktadır. Kürt liderler zaman zaman Avrupa ve ABD’de

bir araya getirilip birlikte hareket etme telkinleri yapılmaktadır. Bu

bölgede kurulması plânlanan bir Kürt devletinin siyasal alt yapısı 1999

yılında oluşturulmuştur.

36.paralelin kuzeyinde bulunan Türkler, Kürtlere sağlanan

kolaylıklardan yararlandırılmamaktadır. Ayrıca Kuzey İrak’ta bulunan ve

36. Kuzey paralenin güneyinde bulunan Kürtler de ABD ve Batılı

devletler tarafından koruma altındadır. Sonuç olarak belirtmek

gerekirse, 36. Kuzey paraleli uygulaması, aslında Kuzey İrak’ta

kurulması istenilen bir kurt devleti için ortaya atılmış bir adımdır.

Buradaki Türklerin hiç dikkate alınmaması, konunun Türkiye için çok

önemli bir boyutudur. Çünkü bölgede 2.5 milyon Türk (Türkmen)

yaşamaktadır.

Petrol ihraç eden ülkeler birliği (OPEC)’nde yer alan İrak’ın zengin

petrol yatakları, güneyde Basra Körfezi kıyısmdadır. Kuzeydeki yataklar

ise Kerkük ve Musulda’dır. Irak 1990 yılına kadar en çok petrol ihraç

eden ülkeler arasında dünyada 5. sıradaydı. Irak, petrol ihracatından

sağladığı gelirin önemli kısmını silahlanmaya yatırmış ve bu silâh

gücüyle de bölgede lider ülke olma hayaline kapılmıştır. Ancak bu

isteğini komşu ülkelere saldırganlık derecesine vardıran Irak, Arap

milliyetçiliğini de zaman zaman canlandırarak Türkiye aleyhine çaba

harcamaktadır. Körfez savaşı sonrası, ülkedeki petrol üretimi ancak

ülke ihtiyacını karşılamaktadır. Çünkü Birleşmiş Milletler tarafından

ülkeye satış yasağı uygulanmaktadır.

Ambargo öncesinde, Kerkük’ten çıkartılan petrolün bir bölümü, petrol

boru hattıyla Suriye üzerinden Akdeniz’e aktarılarak ihraç edilirdi.

Diğer bir kısmı ise Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattıyla yine Akdeniz

üzerinden ihraç edilir. Bu petrolün önemli bir kısmını Türkiye satın

alırdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://smart-x.yetkin-forum.com
Admin
RootAdmin
RootAdmin
Admin


Mesaj Sayısı : 448
Lakap : _ReiS_
Kayıt tarihi : 13/01/08

ÜLKELER COĞRAFYASI Empty
MesajKonu: Geri: ÜLKELER COĞRAFYASI   ÜLKELER COĞRAFYASI Icon_minitimeC.tesi Şub. 09, 2008 12:34 pm

Kuzey Irakta yaşayan 2 milyon dolayındaki Türk’ün (Türkmenlerin)


önemli sorunları vardır. Birkaç yıl öncesine kadar başta Kerkük ve


Musul gibi kentlerde nüfusun çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu. Ancak


Irak yönetimi, bu nüfusa karşı yıldırma politikası izlemiştir.


Buralardaki Türkler, çeşitli bahanelerle göçe zorlanmış ve yerlerine


Arap nüfus yerleştirilmiştir. Bilinçli bir şekilde yürütülen bu


politika sonunda, bu kentlerde Türkler artık azınlıkta kalmışlardır.


Ayrıca buralarda sayıları hızla azalan Türklere karşı devlet, sürekli


olumsuz tutum içerisindedir.


Irak ile Türkiye arasındaki ilişkiler yeteri kadar gelişmemiştir.


Bunun nedeni İrak’taki demokratik olmayan (diktatörlük) yönetimin


devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan ve zaman zaman da dostça olmayan


tutumlarıdır. Uzun bir sınıra sahip olan bu ülkeyle akıllı, demokratik


ve insan haklarına saygılı uluslar arası ölçüler içinde kurulacak


ilişkiler, her iki ülke ve ülke halkı için de önemlidir.


YUNANISTAN


Deniz sınırları da dikkate alınırsa, en uzun sınıra sahip olduğumuz


komşumuz Yunanistan’dır.Yunanistan, Balkan yarımadasının güneyinde yer


alır.Kuzeyden Arnavutluk, Makedonya, Bulgaristan kuzeydoğudan Türkiye


ile komşudur. Başkenti Atina, önemli sehirleri Selanik ve Pire’dir.


131,990 km2 lik yüzölçümüne ve 11 milyon nüfusa sahiptir. Ülke koy


ve körfezlerle iyice parçalanmış olan büyük bir yarımada, Batı Trakya


ve 2000 den fazla irili ufaklı adadan oluşur.Ülke, coğrafî bakımdan;


Kuzey Yunanistan, Orta bölüm, Mora yarımadası ve Adalar Yunanistan’ı


olmak üzere dört bölüme ayrılır.


Adaların en büyüğü güneydeki Girit’tir. Adaların diğerleri; Ege


denizinde kuzeyden güneye doğru Taşoz, Semadirek, Limni, Midilli,


Sakız, Sisam, İstanköy, Rodos, Eğriboz . Yunanistan, akarsular


bakımından fakir bir ülkedir. Başlıca akarsuları; Meriç, Vardar ve


Mestos’tur.



Yunanistan’da genelde Akdeniz iklimi egemendir. Doğu kesimi,



Balkanlar’dan gelen soğuk hava akımlarına açıktır. Batısı ise daha ılık



ve daha yağışlıdır. Batıda 1000mm’yi bulan yağışlar, doğuda yarı yarıya



düşer. Sıcaklıklar ise ülkede kuzeyden güneye doğru artış gösterir.



Yunanistan’da doğal bitki örtüsü, genelde maki topluluğudur. Ancak



kuzeybatıdaki yüksek alanlarda ormanlara rastlanır. Ormanlarının büyük



bir bölümü tahrip edilmiştir.



Tarih öncesi çağlardan itibaren yerleşime sahne olan ve değişik



medeniyetlerin kurulduğu Yunanistan topraklan, 14. yüzyıl sonlarından



itibaren Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Yaklaşık beş yüzyıl Osmanlı



egemenliğinde kaldıktan sonra 1829′da bağımsızlığını kazanmıştır.



Yunanistan, I. Dünya Savaşı’ndan sonra Anlaşma Devletleri’nin desteği



ile Bati Trakya ve Bati Anadolu’yu işgal etti. Ancak I. ve II. İnönü,



Sakarya ve Büyük Taarruz ile ağır bir yenilgiye uğrayarak geri çekildi.



Yunanistan’da kentli nüfus oranı yüksektir. Başkent Atina dışında



Selanik, Pire, Patras, Larissa, Valos gibi şehir merkezleri ve



çevreleri, nüfusun yoğun olduğu yerlerdir. Ülke nüfusunun büyük



çoğunluğunu Yunanlılar meydana getirir. Nüfusun geri kalanı Türkler,



Makedonlar, Arnavutlar, Ermeniler ve Çingenelerden oluşur. Türklerin



yoğun olarak yaşadığı yerler, Bati Trakya’daki İskeçe, Gümülcine ve



Dedeağaç çevresidir. Yunanistan’daki Türkler yoğun baskı altında



yaşamaktadır.



Yunanistan’da tarım, ekonomik etkinlikler içinde ilk sırayı alır.



Ancak, yüzey şekillerinin aşın engebeli oluşu ve yağış yetersizliği



nedeniyle tarım fazla gelişmemiştir. Zeytin üretimi ve bağcılığın geniş



yer tuttuğu Yunanistan’da başlıca tarım ürünleri; buğday, çeltik,



pamuk, tütün, turunçgiller ve çeşitli sebzelerdir. Akdeniz ülkeleri



içinde zeytin ve zeytinyağı üretiminde ilk sıralarda yer alan



ülkelerdendir. Diğer tarımsal ürünler bakımından iç tüketimini



karşılamaktan çok uzaktır.



Ülke topraklarının dörtte birini kaplayan mera alanlarında, daha



ziyade küçükbaş hayvancılık yapılır. Ancak son yıllarda büyük şehirler



çevresinde modern metotlarla yapılan mandıracılık gelişme göstermiştir.



Ülkenin binlerce km’yi bulan kıyılan olduğu hâlde balıkçılık önemli bir



gelir kaynağı değildir. Bunun başlıca nedenleri, aşırı avlanma ve deniz



kirliliği nedeniyle balık neslinin azalmış olmasıdır.



Yunanistan, yeraltı kaynakları bakımından fakir bir ülkedir.



Kaliteli kömür yatakları olmadığı gibi petrol ve doğal gaz yatakları da



çok sınırlıdır. Çıkarılan madenler arasında linyit, boksit, demir,



çinko, magnezit, nikel sayılabilir. Sanayi için temel enerji kaynaklan



petrol, doğal gaz ve kömür dışardan temin edilir.



Sanayi, Yunanistan’da pek gelişmemiştir. Gıda, tekstil, çimento,



gübre, kâğıt, elektrikli aletler ve gemi onanını kurul uslan, özellikle



büyük şehirlerin çevresinde görülür.



Az miktarda tanm ürünü ihraç eden ülke, petrol, çeşitli ulaşım



araçları ile demir-çelik ve gemi makineleri ithal eder. Güçlü bir deniz



filosuna sahiptir. Bu bakımdan uluslar arası deniz taşımacılığından



elde ettiği navlun geliri önemli ölçüdedir.



Ülkede gelişmiş demir ve kara yolu taşımacılığının yanı sıra deniz



taşımacılığı da önemlidir. Yunan deniz yollan ve dünyanın dört bir



tarafında deniz taşımacılığı yapan Yunanlı armatörler, ülkeye büyük



kazanç sağlar.



Turizm, ülkenin çok önemli bir gelir kaynağıdır. Üklenin dış gelirleri



arasında turizm birinci sırayı almaktadır. Sanayi ise AB ye girdikten



sonra gelişme yolundadır.



Yunanistan, yaklaşık 400 yıl Osmanlı yönetimindekalmıştır. 1829’da



yapılan Edirne Antlaşmasıyla ülke, bağımsızlığına kavuşmuştur. Daha



sonra her fırsatta Osmanlı Devleti’nden toprak koparan Yunanistan,



sınırlarını Meriç’e kadar getirmiştir. Bugünkü Türkiye-Yunanistan



sınırı, Lozan Antlaşması’yla kabul edilmiştir. Ancak Yunanistan



tarafında kalan Batı Trakya’da 150,000 kadar Türk nüfus yaşamaktadır.



Yunanistan’la Türkiye arasında önemli sorunlar vardır. Bu



sorunların tamamını da Yunanistan tek taraflı olarak yaratmaktadır. İki



ülke arasındaki sorunlar aşağıdaki başlıklar altında sıralanabilir :



Batı Trakya Türkleri Sorunu: Lozan antlaşmasıyla (1924) Yunanistan



‘ın Batı Trakya kesiminde önemli miktarda Türk asıllı nüfus kalmıştı.



Bunların bir kısmı Türkiye’de yaşayan Rum asıllı Türk vatandaşlarıyla



karşılıklı olarak değiş tokuş (mübadele) yapılmıştır. Bunun dışında



Batı Trakya’da günümüzde 150.000 kadar Türk yaşamaktadır. Bu insanların



çok önemli sorunları vardır. Türk azınlık, sözde bir AB üyesi olan



ülkede yaşamarına rağmen, demokrasinin en temel ilkesi olan seçme ve



seçılme hakkına sahip değillerdir. Dini ibadetlerini özgürce yerine



getirememektedir. Ev, arsa gibi gayrimenkulleri satın alma hakları



bulunmadığı gibi kendi evlerinin tamir ve bakımını bile



yapamamaktadırlar. Böylece, Türklerin elinde tapulu gayrimenkul



bırakılmaması politikası izlenmektedir. Türklerin dairelerinde görev



alma hakkı yoktur. Yukarıda belirtilen ve bir Avrupa Birliği üyesi olan



ülkede izlenen yöntemlerin tamamı, Türk nüfüsun ülkeden uzaklaştırlması



amacını gütmektedir. Bu tutum, Yunanistan devletinin resmi



politikasıdır. Bütün bu demokrasi dışı davranışlar, demokrası ve insan



hakları şampiyonu kesilen ve başkalarına demokrasi dersi vermeye



kalkışan Avrupa Birliği üyeleri tarafında sadece seyredilmekte ve



desteklenmektedir.



Ege Denizi ve Adalar Sorunu: Ege denizi, iki ülke arasında bulunan



ve Akdeniz’i Marmara ve boğazlarla Karadeniz’e bağlayan arazinin



çökmesi sonucu 4. Jeolojik zaman başlarında oluşmuştur. Bundan dolayı,



Anadolu’nun kıyıları çok girintili çıkıntılıdır. Kıyılarımızın hemen



yakınında bulunan adaların jeolojik yapısı, batı kıyılarımızla aynıdır.



Yani bu adalar jeolojik olarak Batı Anadolu’nun uzantılarıdır. Çünkü bu



adalar aynı zamanda Anadolu’nun kıt’a sahanlığı üzerinde bulunmaktadır.



Böyle olmasına rağmen Lozan Antlaşmasına göre, 2. Dünya Savaşı



sonrasında Oniki ada olarak adlandırılan ve Türkiye’nin güneybatısında



kalan adalar dahil, Ege denizinde kalan adaların tamamına yakını



Yunanistan tarafından haksız yere sahiplenmiştir. Bu da yetmiyormuş



gibi Yunanistan, kara sularını (deniz sınırlarını) 6 milden 12 mile



çıkarma çabasındadır. Böyle bir uygulama, Türkiye’nin Ege denizi



kıyılarında neredeyse Türkler’in denizde yüzme hakkını bile elinden



almaktadır.



Yunanistan zaman zaman bu haksız isteğini tekrarlamakta, Türk Deniz



Kuvvetleri’nin Ege’de yaptıkları planlı tatbikatlar sırasında ara ara



krizler yaratmaktadır. Haksız isteklerini zaman zamn uluslararası



kuruluşlara taşımaktadır. Ama haksız oldukları için ve Türkiye’nin



kararlı tutumu karşısında sonuç alamamaktadırlar. Ayrıca Ege denizini



bir Yunan denizi gibi görerek bu denizin uluslararası sularında



Türkiye’nin petrol aramalarına da engel olarak sorun çıkarmaktadır.



Kıbrıs Sorunu: 1571 yılında Osmanlılar tarafından fethedilen Kıbrıs



adası, 1914 yılında İngiltere’nin yönetimine girmiştir. 1960 yılında



ise bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. Adadaki Türk ve Rum



nüfusunun eşit hakları üzerine kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Yunanistan



kendine bağlamak istiyordu. Adadaki Türkler hunharca öldürülmeye



başlandı. Ancak Yunanistan enosis politikasında başarılı olamadı.



1974’teki Türk Barış Harekatıyla Türkler katliamdan kurtuldu ve 1983



yılında Kuzey Kıbrıs’ta bağımsız bir Türk devleti olan Kuzey Kıbrıs



Türk Cumhuriyeti (KKTC) kuruldu. Yunanistan, bundan sonra da Kıbrıs



Türkleri ve Türkiye aleyhindeki politikasını sürdürdü. Üyesi olduğu



AB’de ve diğer uluslararası kuruluşlarda Kıbrıs konusunu gündeme



getirdi. Kıbrıs’ta tek bir devlet bulunduğunu iddia ederek KKTC’nin



uluslararası kuruluşlarda tanınmaması için çaba harcamaktadır.



Kıbrıs’ın tamamını Rum yönetiminin temsil ettiğini iddia etmekte ve



zaman zaman bu iddiasında da başarılı olmaktadır. Rum yönetimi Kıbrıs



adasının temsilcisi olarak AB’ye üyelik başvurusunda bulunmuş ve bu



yönde önemli gelişmeler sağlanmışlardır.



Yunanistan, Türkiye’nin AB’ne üye kabul edilmesi için Kıbrıs’taki



Türklerin bütün haklarında vazgeçmeleri koşulunu öne sürmektedir.



Maalesef bu istek, bazı Avrupa ülkeleri tarafından da benimsenmektedir.



Sonuç olarak Kıbrıs’ta günümüzde adada iki ayrı halkın kurduğu iki



ayrı bağımsız devletin bulunması, sorunun çözümlenmesini sağlamıştır.



Ancak, bu çözümü sorun olarak gören ve kendi çıkarları doğrultusunda



çalıştıran ülke Yunanistan’dır. Şu anda Türkiye ve Kıbrıs Türkleri için



Kıbrıs sorunu diye bir sorun bulunmamaktadır. Diğerlerin de olduğu gibi



bu sorunu yaratan yine Yunanistan’dır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://smart-x.yetkin-forum.com
Admin
RootAdmin
RootAdmin
Admin


Mesaj Sayısı : 448
Lakap : _ReiS_
Kayıt tarihi : 13/01/08

ÜLKELER COĞRAFYASI Empty
MesajKonu: Geri: ÜLKELER COĞRAFYASI   ÜLKELER COĞRAFYASI Icon_minitimeC.tesi Şub. 09, 2008 12:34 pm

Adaların silahlandırılması sorunu: Yunanistan, Ege kıyılarımızn




birkaç mil uzağında bulunan adaları silahlandırmaktadır. Bu durum, hem




Lozan Antlaşmasına, hem uluslararası sözleşmelere hem de komşuluk




ilişkilerine aykırıdır. Düşmanca bir düşüncenin ürünüdür. Ancak bu




silahlandırma eylemi özellikle AB üyelerinin gözleri önünde açıkça




devam etmektedir.




Terörizmi Destekleme Sorunu: Yunanistan, Türkiye aleyhine olacak




her şeye destek vermektedir. Buna terörizm de dahildir. Bunun en canlı




örneği, Türkiye’yi bölmek amacıyla kurulmuş bulunan dünyanın en kanlı




terör örgütüne açıkça vermiş olduğu destektir. Bu terör örğütüne eğitim




yeri ayıran kendi askeri personelinden eğitici elemanlar görevlendiren,




örgüt elemanlarına topraklarında eğitim ve kamp yeri ayıran, ona




uluslararası kuruluşlarda arka çıkan Yunanistan, aynı zamanda bir




Avrupa Birliği üyesidir. Buna ek olarak, törerizmi kınayan uluslararası




sözleşmelere de imza atmıştır. Terör örgütü başının yakalanması ile ve




bağımsız Türk mahkemelerine vermiş olduğu özgür ifadeleri ile




Yunanistan, teröre vermiş olduğu destek konusun da suç üstü yakalanmış




bulunmaktadır.




Fır Hattı Sorunu: Fır hattı uluslararası hava ulaşımı hattıdır.




Türkiye’nin Avrupa ve pek çok ülke ile olan hava ulaşımı, Ege denizi




üzerinden yapılmaktadır. Bunu firsat bilen Yunanistan, uluslararası




anlaşmalara aykırı olarak bu uçuş hattını zaman zaman kapatma




girişimlerinde bulunmakta ve iki ülke arasında kriz yaşanmasına neden




olmaktadır.




Yukarıda başlıklar halinde belirtilen ve tamamen Yunanistan




tarafından yaratılan sorunların temelinde, Yunanistan devlet




yöneticilerinin Türk ve Türkiye düşmanlığı yatmaktadır. Yunan halkının




isteğine aykırı olarak, Yunan devlet yöneticileri tarafından uygulanan




bu politika, bütün Yunan Hükümetlerinin dış politikasının değişmeyen




ilkesi haline gelmiştir. Bu amaçla Yunanistan, Türkiye’nin AB ye üye




olmasına her türlü engeli çıkarmaktadır. Bu engelleme, birçok AB ülkesi




tarafından da desteklenmektedir.




Yunanistan, gençliğini Megalo idea (büyük ideal) gibi boş bir hayal




ile yetiştirmektedir. Bu hayal eski Helen imparatorluğunu canlandırmayı




amaçlamaktadır. Bu ideale göre; Marmara ve Ege bölgeleri ele




geçirilecek ve İstanbul büyük Yunanistanın başkenti yapılacaktır. Bu




ham hayal zaman zaman Yunan yöneticileri tarafından açıkca dile




getirilebilmektedir.




Yunanistan devletinin, bu olumsuz tavırlarına rağmen aynı denizin




iki yakasındaki Türk ve Yunan halkı birbirlerine karşı sevgi ve barış




duyguları beslemektedir. Bunun en güzel örneği, 1999 depreminden sonra




açık bir şekilde gösterilmiştir.




Yukarıda belirtilen nedenlerle Türkiye ile Yunanistan arasındaki




ilişkiler yeteri kadar gelişememiştir. Türkiye Yunanistan’dan çeşitli




kimyasal maddeler, ilaç ve demir çelik ürünleri satın alır.




Yunanistan’dan çeşitli tarım ürünleri, bazı madenler, cam ve cam




ürünleri satar.




RUSYA FEDERASYONU




1991 yılına kadar adı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)




olan ülke, yine aynı tarihe kadar ABD ile birlikte dünyanın iki süper




gücünden biriydi. Ancak 1990′lı yıllarda başlayarak devam eden




baskıcı-devletçi-kapa-lı yönetim sisteminin çöküşü ve sonunda kendine




bağlı Türk Cumhuriyetleri (Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan,




Türkmenistan, Kırgızistan) ile Tacikistan, Gürcistan, Ermenistan, Beyaz




Rusya, Ukrayna, Estonya, Letonya, Lit-vanya ve Moldova’nın




bağımsızlığını kazanmasıyla sınırları iyice daralmıştır. Ayrıca lideri




olduğu Doğu Bloku ve Varşova Paktı’nın da çökmesiyle bu birliğe bağlı




olan Doğu Avrupa ülkeleri (Romanya, Macaristan, Çekoslovakya,




Bulgaritan, Polanya ve Doğu Almanya’nın bloktan ayrılarak NATO’ya üye




olmak için başvurmaları sonucu, ekonomik sistemin çökmesine ek olarak




siyasal ve askerî sistemi de çökmüştür.




Yukarıda belirtilen nedenlerle sınırları iyice küçülerek Rusya




Federasyonu adını alan yeni devlet, yine de dünyanın en geniş




topraklarına sahiptir. Asya kıt’asının kuzeyinde, batıda Karadeniz’den




doğuda Büyük okyanusa kadar, Güneyde Kazakistan’dan kuzeyde Kuzey Buz




denizine kadar çok geniş topraklara sahiptir. Topraklarının büyük bir




kısmı Asya, batıdaki küçük bir kısmı ise Avrupa kıt’asındadır. îki




kıt’a arasındaki sınırı Ural dağları oluşturur. Rusya Federasyonu’nun




yüzölçümü 17 milyon km2, nüfusu ise yaklaşık 150 milyondur. Başkenti




Moskova olan ülkenin önemli şehirleri; Leningrad ve Gorki’dir.




Rusya Federasyonu nüfusunun çoğu, Ural dağlarının batısındaki Avrupa




kesiminde yaşar. Burası, Doğu Avrupa Ovaları olarak bilinir. Ülkenin




doğuda kalan Asya topraklarıysa yerşekilleri bakımından çeşitlilik




gösterir. Kuzeyde kalan kesimi Sibirya’dır. Sibirya’nın doğusunda,




Büyük okyanus kıyılarında yüksek sıradağlar bulunur. Ayrıca Çin sınır




bölgesi de oldukça dağlıktır.




Ülkede, Kuzey Buz denizine dökülen büyük ırmaklar vardır. Obi




Yeni-sey ve Lena bunların başlıcalarıdır. Karadeniz’e dökülen idil




(Volga) de ülke için önemli bir akarsudur.




Ülkede genellikle karasal iklim etkilidir. Kuzey Buz Denizi




yakınlarında soğuk iklim görülür. Bitki örtüsü Sibirya’da Tayga adı




verilen çam ormanlarından oluşur. Güneyde ise genellikle bozkırlar




yaygındır.




Rusya Federasyonu’nda yaşayan halk; dil, din ve etnik bakımından çok




farklılıklar gösterir. Nüfusun çoğunluğu Ruslardan oluşur. Daha sonra




Türkler gelir. Türkler, ülke içinde çeşitli yerlerde yaşamaktadır.




Bunların çoğu özerk cumhuriyet ve özerk bölgelerde bulunur. Yaşadıkları




yerlerin adı Özerk olsa da bu yönetimler, çok sıkı bir şekilde Rusların




kontrolü altındadır.




Anayurtları olan Orta Asya’dan göç ederek dağılan Türkler, Rusya




Federasyonu içinde çeşitli yerlerde ve çeşitli isimlerle bulunurlar.




Türkiye’ye en yakın olan Kafkaslardaki Türkler; Karaçay, Balkar ve




Dağıstan Özerk Cumhuriyetlerinde yaşar, idil boylarındakiler ise




Çuvaşistan, Tataristan ve Başkurdistan Özerk Cumhuriyetlerinde




yaşarlar. Ülkenin güneyinde Altay dağları çevresinde bulunan Türklerin




bulunduğu yerler ise Altay, Ha-kas ve Tuva Özerk Cumhuriyetleridir.




Asya kıt’ası ve ülkenin kuzeydoğu köşesinde ise Yakut Türklerinin




yaşadığı Yakut (Saha) özerk cumhuriyeti bulunmaktadır.




Rusya Federasyonu’nda zengin doğal kaynaklar vardır. En önemli” yer




altı kaynağı petrol, doğal gaz ve demirdir. Ayrıca Sibirya’daki geniş




ormanlar, ülke için büyük bir zenginlik kaynağıdır. Tarım ve




hayvancılığın önemli olduğu ülkede bazı sanayi dalları gelişmiştir.




Bunların başında petrol ürünleri, silâh ve metal sanayii gelir. Ülkede




sanayi ve teknoloji Batıya uyum sağlama çabasındadır.




Rusya Federasyonu, gerek siyasî ve gerekse ekonomik yönden büyük bir




değişim içindedir, insana, özgürlüklere, girişimciliğe ve yaratıcılığa




önem v.ermenin gerekliliğini anlayan ülke yöneticileri, siyasal ve




ekonomik değişim yönünden önemli mesafeler almışlardır. Eski süper




gücünden çok şeyler kaybeden, kendini yenilemek için dünyanın çeşitli




kuruluşları ve ülkelerinden kredi alan ülke, yine de küresel sorunlar




üzerinde etkili olabilmektedir. Bunun en canlı örneğini Balkanlarda




(Kosova’da) göstermiştir.




Rusya Federasyonu, Türkiye’ye karşı, Çarlık Rusyası ve eski Doğu




Blo-ku liderliğinden kalma dış politikasını devam ettirmektedir.




Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra farklı bloklarda yer almış iki




ülkenin dış politikası, gereğince Rusya, çok zaman Türkiye’nin




karşısında olmuştur. Günümüzde bunun en canlı örneğini Baku1 den




gelecek petrolün Avrupa pazarlarına aktarılması konusunda görmek




mümkündür. Türkiye bu petrollerin Baku-Ceyhan arasında döşenecek bir




boru hattıyla taşınmasını isterken Rusya Federasyonu, kendi limanı olan




Soçi üzerinden ve Karedeniz’i tabiken boğazlarımızdan tankerlerle




taşınmasını desteklemektedir.




Ülke çıkarlarını ön plânda tutan daha esnek ve daha akıllıca




uygulanacak dış politikalar, bu büyük komşumuz ile daha büyük




projelerde birlikte çalışma imkânı yaratabilir. Ancak bu durum, Batı




bloku ile Rusya Federasyonu arasında Türkiye’nin izleyeceği gerçekçi




bir denge politikasıyla mümkündür.




Ülke Türkiye’ye doğal gaz, kereste gibi şeyler satar. Türkiye’den




tekstil ve bazı besin maddeleri satın alır. Son yıllarda Türk




müteahhitleri bu ülkede büyük başarılara imza atmışlardır. Giderek




yaygınlaşan bu müteahhitlik hizmetleri yanında Türk girişimcileri Rusya




Federasyonu’nda çeşitli iş yerleri de açmaktadırlar.




Türkiye’nin komşularıyla olan ilişkileri toplu olarak




değerlendirildiği zaman şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Ortadoğu




ülkeri olarak isimlendirilen Müslüman Arap ülkeleri (Iran ve israil




hariç), kısa bir zaman önce Osmanlı egemenliğinden kurtulmuş olmanın




vermiş olduğu psikolojik etkinin ve batılı devletlerin onları tarih




boyunca çeşitli yollardan Türklere karşı kışkırtmış olmalarının




etkileriyle ve ayrıca laik ve demokratik tek müslüman ülke olması




nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı olumsuz tavırlar içinde




olmaktadırlar. Yunanistan, her zaman ve her zeminde Türk ve Türkiye




karşıtı politikalarını yürütmektedir. Kuzey komşumuz olan Rusya




Federasyonu ise, geleneksel olarak Türkiye’ye karşı olan politikasını




devam ettirmektedir. Komşularının bu politikalarının oluşmasında




Türkiye’nin herhangi bir kusuru bulunmamaktadır. Ancak dostça olmayan




bu politikalara karşı ülkemizin her zaman güçlü olması gerekmektedir.




Bunun iki temel öğesi ise millî birlik ve ekonomik gelişmişliktir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://smart-x.yetkin-forum.com
 
ÜLKELER COĞRAFYASI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
...:::FoRuM Smart-X:::... :: ÖDEV ARŞİVİ :: Tarih & Coğrafya-
Buraya geçin: